Namık Tan’dan Bakan Fidan’a Libya, Irak ve Ukrayna Fonlarını Türkiye’de Aklama Soruları

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Namık Tan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından yanıtlanması için verdiği soru önergesiyle başta Libya, Irak ve Ukrayna kaynaklı olmak üzere yüksek hacimli fonların Türkiye’de hayali ticaret işlemleriyle aklandığı iddiasını TBMM gündemine getirdi.

CHP’li Tan’ın önerge gerekçesi ve yönelttiği sorular şöyle:

“Kamuoyuna “Laleli Çamaşırhanesi” adıyla yansıyan ve soruşturması İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda süren dosyalara göre, 2018’den itibaren başta Libya, Irak ve Ukrayna kaynaklı olmak üzere üç ülkeden yüksek hacimli fonların Türkiye’ye aktarıldığı; bu paraların Laleli ve Kapalıçarşı merkezli şirketler aracılığıyla POS cihazları ve elektronik ödeme sistemleri kullanılarak hayali ticaret işlemleriyle aklandığı iddia edilmektedir. Dosyanın uluslararası boyutu ise Libya Temsilciler Meclisi Yolsuzluklarla Mücadele Ulusal Komisyonu’nun raporunda, “Libya’nın 20 milyar doları aşan rezervlerinin, aralarında Türkiye ve Dubai merkezli şirketlerin de bulunduğu bir ağ üzerinden, yaptırımlara rağmen, ülke dışına kaçırıldığı” iddiasıyla ortaya konulmuştur. Bilindiği üzere, ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC) tarafından Libya’ya uygulanan yaptırımlar, bu ülkeye ait devlet varlıkları ile petrol gelirlerinin doğrudan veya dolaylı yollarla yurtdışına aktarılmasını ve bu sürece üçüncü taraflarca herhangi bir katkı sunulmasını da içermektedir.

Söz konusu iddialar, Türkiye’nin dış politika, finansal itibar ve uluslararası yaptırımlar bağlamında önemli diplomatik risklerle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Yolsuzlukla mücadeledeki yetersizlikler ve kara para aklama nedeniyle Türkiye’nin yeniden FATF (Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Mali Eylem Görev Gücü) gri listesine alınması riski bulunmaktadır. Bu durum, yabancı sermaye girişlerinin azalması, bankacılık işlemlerinin zorlaşması ve uluslararası ticaretin olumsuz etkilenmesi gibi ciddi sonuçlar doğurabilecektir. Öte yandan, söz konusu dosyanın Türkiye–ABD ilişkilerinde Halkbank davasına benzer yeni bir kriz gündeme getirmesi de mümkündür. Uluslararası kamuoyunda “gri finans alanı” ya da “kara para için güvenli bir geçiş ülkesi” olarak algılanması ise Türkiye’nin dış politika manevra alanını, müttefikleriyle ilişkilerini ve uluslararası kuruluşlar nezdindeki konumunu daha da zayıflatabilecek niteliktedir.

Türkiye’nin AKP döneminde izlediği ve farklı coğrafyalarda bölgesel etki alanını genişletme iddiasıyla yürütülen dış politika pratiği, askeri ve siyasi angajmanlarla birlikte finansal ilişkilerin de hızla genişletildiği, ancak bu sürecin kurumsal denetim, şeffaflık ve uluslararası uyum bakımından ciddi zaaflar barındırdığı bir durum ortaya koymaktadır. Kurumsal diplomasi yerine kişisel, şirketler arası ve aracı ağlara dayanan bu ilişkiler, Türkiye’nin uluslararası mali sistemle temaslarını şaibeli ve denetimsiz hale getirmektedir. Rıza Sarraf ve Halkbank dosyalarında yaşanan olumsuz tecrübeler, bu risklerin münferit olmadığını, Hükümetin dış politika ve ekonomi anlayışının sürekliliği içinde değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Gelinen noktada, Türkiye’nin gri alanlara yaslanan ve uluslararası itibarı tartışmalı bir ülke haline geldiği ortaya çıkmaktadır.

Bu bağlamda,

1.Dışişleri Bakanlığı, 2011 yılından itibaren Libya kaynaklı fonların Türkiye’de dolaşımına ilişkin olarak herhangi bir diplomatik denetim mekanizması oluşturmuş mudur? Oluşturmamış ise bunun nedeni nedir?

2.Böyle bir denetim mekanizmasının eksikliğinin, Türkiye’nin ABD’nin uyguladığı yaptırımlar kapsamına girmesi ihtimali hesaplanmış mıdır? Hesaplanmış ise, böyle bir ihtimale yönelik somut önlemler alınmış mıdır?

3.Dışişleri Bakanlığı, Libya yaptırımlarının ihlali iddialarının, Türkiye–ABD ilişkilerinde Halkbank davasına benzer yeni bir kriz süreci yaratmasının önlenmesi amacıyla ABD’deki yetkili makamlar nezdinde herhangi bir resmi temas süreci yürütmüş müdür?

4.Türkiye’nin daha önce FATF tarafından gri listeye alınmış olması ve söz konusu dosyanın bu riski yeniden gündeme getirmesi karşısında, Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin uluslararası mali itibarı ve müttefikleri nezdindeki güvenilirliğini korumak amacıyla tarafından hangi diplomatik girişimleri bugüne kadar yürütmüştür ve hâlihazırda yürütülmektedir?

5.Türkiye’nin Libya’daki şahıs, şirket veya çıkar gruplarıyla kurduğu ilişkilerin Türkiye’de belirli aktörlere gayri-resmi ekonomik veya siyasi avantajlar sağlayıp sağlamadığına ilişkin herhangi bir kurumsal analiz ya da değerlendirme yapılmış mıdır?

6.Bakanlığınız, Libya kaynaklı kara para aklama faaliyetlerinin incelenmesi hususunda bilgilendirilmiş midir? Bilgilendirilme yapılmış ise, Türkiye’yi gri listeye sokma riski taşıyan faaliyetleri engellemek amacıyla Libya’da herhangi bir şahıs, kurum ve yapı ile diplomatik kanallar üzerinden temas yürütmekte midir? Böyle bir girişim henüz başlatılmadıysa, ne zaman başlatılması öngörülmektedir?”


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

SİYASET Haberleri