CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KOCAELİ’DE MUHTARLAR VE AZALAR TOPLANTISINDA KONUŞTU
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KOCAELİ’DE MUHTARLAR VE AZALAR TOPLANTISINDA KONUŞTUCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçd..
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, KOCAELİ’DE MUHTARLAR VE AZALAR TOPLANTISINDA KONUŞTU
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Partinin Genel Başkanı olursa Cumhurbaşkanı hakim tayin edecek. Şimdi siz bir Partinin Genel Başkanı bir mahkemeye hakim tayin ettiğinde o hakimin adaletli davranacağına inanıyor musunuz? Ben hakim tayin edersem AKP’li bir vatandaşın davası o hakime düşerse doğru karar verse bile ona inanır mı? İnanmaz, ben de inanmam. Cumhurbaşkanı tarafsız olmak zorundadır. Hakim tayin ettiğiniz andan itibaren adaleti çökertirsiniz. Eğer siz adaleti, hakkı ve hukuku bir siyasi partinin Genel Başkanına teslim ederseniz ülkenin geleceğini karanlığa yönlendirirsiniz bu kadar açık" dedi.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kocaeli’de Muhtarlar ve Azalar Toplantısında yaptığı konuşma şöyle:
Hepinize teşekkür ederim. Değerli arkadaşlarım size siyasi bir konuşma yapmayacağım. Bizim parti şunu düşünüyor, bunu düşünüyor diye bir söylemde de bulunmayacağım. Çünkü gün başka bir gün, bir anayasa değişikliği oylanacak ayın 16’sında, bu anayasa değişikliği için sağcısı, solcusu, ortacısı, mütedeyyini, ülkücüsü, milliyetçisi bütün vatandaşlarımız sandığa gidecekler ve oylarını kullanacaklar. Bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.
Önce şunu ifade edeyim, bugün polis haftasının 1. Günü. Polis arkadaşlarımızın nasıl büyük bir özveriyle çalıştıklarını biliyoruz. Hepimizin yakını kimimizin dayısı, kimimizin yeğeni, kimimizin amcası, kimimizin babası polis budur. Biz rahat uyuyalım diye, biz sokaklarda, caddelerde rahat gezelim diye, biz evimizde huzur içinde uyuyalım diye onlar sabaha kadar beklerle, 24 saat çalışırlar bu ülkenin huzuru için, hepimizin huzuru için. O nedenle hep söyledim yine de söylüyorum, polise sıkılan her kurşun millete sıkılmış bir kurşundur. Askere sıkılan her kurşun millete sıkılmış bir kurşundur. Biz ayrım yapmıyoruz. Polis arkadaşlardan her gittiğim yerde şunu istedim, milletin polisi olun, halkın polisi olun. Bu halk sizi başınızın üstünde taşır. Çünkü nasıl özveriyle çalıştığınızı çok iyi biliyoruz. O açıdan polis arkadaşlarımızın polis haftasını kutlayarak sözlerime başladım.
ANAYASA BİR ÜLKEDE YAŞAYAN BÜTÜN VATANDAŞLARIN HAKLARINI GÜVENCE ALTINA ALIR
Şimdi gelelim ana konuya, ana konu şu, anayasa değişikliği yapıyoruz. Önce şu soruyu kendimize soracağız, ne demek anayasa ve niye anayasa var? Ceza Kanunu var tamam biliriz. Türk Ticaret Kanunu var tamam onu da biliriz. Borçlar Kanunu var, Medeni Kanun var. Kanunlar var, ama bir de bu kanunların üstünde bir anayasa var. Niye biz buna anayasa diyoruz? Hangi gerekçeyle anayasa diyoruz? Anayasanın özü nedir ve niye önemlidir? Diğer kanunları otururuz 5 saatte, 3 saatte bazen 1 dakika da değiştiririz ama anayasayı kolay kolay değiştiremiyoruz. Anayasada bir değişiklik olduğu zaman çok sayıda milletvekilinin “Evet” demesi lazım, demezse vatandaşın oyuna başvurmamız lazım. Anayasanın özelliği şudur değerli arkadaşlarım, değerli muhtar arkadaşlarım, değerli kardeşlerim anayasanın özelliği şudur, anayasa bir ülkede yaşayan bütün vatandaşların haklarını güvence altına alır. İster doğuda yaşasın, ister batıda, ister kuzeyde, ister güneyde, ister orta Anadolu da, ister Almanya’da, ister Fransa’da. Türkiye Cumhuriyeti kimliğini taşıyan herkesin can ve mal güvenliğini güvence altına alan kanuna biz anayasa diyoruz, işin özü budur. Neden can ve mal güvenliği çok önemlidir? Çünkü anayasa hukukun üstünlüğünü savunuyor, üstünlerin hukukunu değil.
Ne demek hukukun üstünlüğü? O konuda da düşüncemi aktarayım. Hukukun üstünlüğü şudur, devlet dediğimiz bir kurum var, Cumhurbaşkanı var, Başbakan var, Bakan var, polis var, jandarma var, istihbarat örgütü var, tapu memuru var, nüfus memuru var. Devlet güçlüdür, devletin gücü deriz biz buna. Peki, vatandaşın gücü ne? Vatandaşın bir gücü yoktur. Vatandaşın polisi yoktur, istihbarat örgütü yoktur, bir devlet dairesi yoktur, ordusu yoktur. Vatandaş devletin bir parçasıdır, yaşayan devletin bir parçasıdır ve dolayısıyla vatandaşın hakkını kim koruyacak devletin gücüne karşı? İşte ona hukukun üstünlüğü diyorlar. Vatandaşın hakkını anayasa koruyacak. Anayasanın önemi ve özelliği buradan kaynaklanıyor. Anayasa sadece bizde mi var? Hayır, aşağı yukarı demokrasiyi benimsemiş bütün ülkelerde anayasa vardır. Yazılı anayasası olmayan bir devlet vardır, o da İngiltere. İngiltere’nin yazılı anayasası yok ama dünyanın en demokratik ülkelerinden birisidir. Onlar geleneklere ve teamüllere büyük önem verirler. Bunun üzerinden yola çıkarlar ve İngiltere aynı zamanda demokrasinin beşiği olarak adlandırılır.
ANAYASA AYNI ZAMANDA DEVLETİN ÇATISINI ANLATIR
Şimdi geliyorum konumuza, benim can ve mal güvenliğim veya sizin veya muhtarımızın veya herhangi bir kadının veya yeni doğan çocuğun veya anne karnında olan çocuğun can ve mal güvenliğini kim sağlayacak? Anayasa, can ve mal güvenliğini sağlıyor. Nasıl sağlıyor? Temel haklar var, ekonomik haklar var, siyasi haklar var. Saymış bunları alt alta, bunların hepsi vatandaşın hakkıdır diyor. Sadece vatandaşın doğrudan hakkı değil, vatandaşın bilgilenme hakkı da yine anayasal güvence altında. Ne demek, neyi anlatıyorum? Şunu, diyor ki medya hürdür sansür edilemez. Yani basın hürdür sansür edilemez. Niye basın hür? Çünkü vatandaş doğru bilgi edinsin diye. Basının üzerine herhangi bir organ baskı kurmasın diye. Yine şunu söyler anayasa temel haklarda, silahsız ve saldırısız olmak şartıyla her vatandaş toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilir. Anayasanın hakkıdır yani ben derdimi nasıl anlatacağım vatandaş olarak? Bir haksızlığa uğradım. Gidiyorum hiçbir yerde benim sorunum çözülmüyor. Yürüyüş yapıyorum kendi başıma, dedim ki İstanbul’dan Ankara’ya kadar yürüyeceğim. Yürüyebilirim kimse dokunamaz, dokunmamalı anayasa bu güvenceyi veriyor, sen dokunamazsın diyor, vatandaş bu hakkını geniş kitlelere duyuracak duyurmak zorundadır. Gider gazetelere, televizyonlara basın toplantısı yapar, derdini anlatır bir şekilde bunu geniş kitlelere duyurur. Bunun güvencesi nedir? Anayasadır. Anayasa sadece güvenceleri mi veriyor? Hayır, anayasa aynı zamanda devletin çatısını anlatır. Nedir devletin çatısı? En başta Cumhurbaşkanı, sonra Başbakan, sonra Bakanlar, TBMM, Anayasa Mahkemesi, diğer mahkemeler bütün bunların hepsini anayasa belirler. Bizim anayasalarımız 1921’le başlar, 1924’le devam eder ve 82 daha sonra yapılan değişiklikler ve şimdi bu değişiklikle karşı karşıyayız. 1921 anayasasının 1.maddesi şudur, hakimiyet bila kaydu şart milletindir. 1921 anayasası, daha Cumhuriyet ilan edilmemiş. Meclis 23 Nisan 1920’de kurulmuş ve ilk anayasa 1921’de hakimiyet bila kaydu şart milletindir denmiştir. Neden? Nedeni şu, Osmanlı’da millet yoktu, Osmanlı’da bir kişiye herkes bakar padişaha, herkes padişahın kuludur ve bireyin hakları yoktur. O nedenle 1921 anayasasına “hakimiyet bila kaydu şart milletindir” denmiştir. Yani sarayın değil, milletindir denmiştir. Sonra 1924 anayasasında da aynı kural vardır, 1.maddede hakimiyet bila kaydu şart milletindir. Bugünkü anayasamızda da aynı ifade vardır, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir der. TBMM Genel Kurulunda o ifade vardır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Altında da Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası vardır.
CUMHURBAŞKANI TARAFSIZ OLMAK ZORUNDADIR
Şimdi devleti nasıl inşa edeceğiz o da tartışılmıştır. Devletin mademki millet var, milletin iradesi var o zaman demokrasi içinde millet kendi iradesini beyan etmelidir. Nasıl yapıyoruz? Siyasi partiler var, o siyasi partilere vatandaş gider oyunu verir. A partisi, B partisi, C partisi oyunuzu verirsiniz. Milletin seçtiği hükümete kimse itiraz etmez. Niye itiraz edelim? Millet seçmiştir başımızın üstünde yeri vardır, görevini yapar. Yanlış varsa muhalefet çıkar der ki arkadaş sen şurada yanlış yapıyorsun. Bunların hepsi bir şekliyle anayasanın temel kuralı olarak yer alır. Şimdi bu yapı içinde en tepedeki kişi Cumhurbaşkanıdır ve Cumhurbaşkanının tarafsız olması lazım, baştan beri cumhurbaşkanı tarafsızdır. Yeni yapılacak olan düzenlemede Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin de Genel Başkanı olacak. Yani tarafsız olmayacak. Yani hem A partisinin Genel Başkanı hem de Başkanı olacak. Şunu düşünebilirsiniz, Cumhurbaşkanı tarafsız olmasın ne olur? Tarafsızlığın önemi nedir, neden Cumhurbaşkanları tarafsızdır? Cumhurbaşkanlarının tarafsızlığının önemi şuradan kaynaklanıyor, Cumhurbaşkanları adı üstünde cumhurun, yani 80 milyonun başkanıdır. Hangi partiden olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun hangi inançtan olursa olsun, hangi bölgede yaşarsa yaşasın 80 milyonu Cumhurbaşkanı temsil eder. Nasıl? Bayrakla temsil eder. Türk Bayrağıyla Türkiye’yi temsil hakkı sadece Cumhurbaşkanlarına aittir. En tepede Cumhurbaşkanı vardır. Ben mesela temsil edemem, Sayın Binali Yıldırım da temsil edemez, Devlet Bahçeli de temsil edemez. Neden? Biz tarafsız değiliz. Anayasaya göre yemin ettiğimizde de biz tarafsız değiliz, bizim tarafsızlık maddesi yok. Gideriz ülkenin birliği, bütünlüğü için yemin ederiz ama tarafsızlık üzerine yemin etmeyiz. O yemini sadece Cumhurbaşkanı eder. Şimdi Cumhurbaşkanı neden tarafsız olmak zorundadır? Çünkü Cumhurbaşkanlığı makamı bizim ortak paydamızdır. Her partilinin, her kişinin, ister çocuk, ister yaşlı, ister kadın, ister genç, ister engelli, ister sade vatandaş olsun hepimizi temsil ediyor. O nedenle Cumhurbaşkanlığı makamı ortak paydamızdır. Eğer Cumhurbaşkanlığı makamını bir partinin makamına dönüştürürseniz ortak payda olmaktan çıkar. Kimi temsil eder? Kendisine oy veren partilileri temsil eder. O zaman Cumhurun başkanı olmaz. Oy kullanırken, sandığa giderken “Evet” veya “Hayır” oyu kullanırken bunu düşünmek zorundasınız. Bunun partilerle ilgisi yok bakın, hiçbir partiyle ilgisi yok. Kişilerle de ilgisi yok bunun. Bunun bir devlet yönetim anlayışıyla ilgisi var. Bir devlet nasıl yönetilmeli bununla ilgisi var. Bugün A kişisi gelir, yarın B kişisi gelir. Hem partinin Genel Başkanı hem Cumhurbaşkanı doğru mudur, yanlış mıdır elinizi vicdanınıza koyup karar vereceksiniz. Ne olur partinin Genel Başkanı olsun. Partinin Genel Başkanı olursa Cumhurbaşkanı hakim tayin edecek. Şimdi siz bir Partinin Genel Başkanı bir mahkemeye hakim tayin ettiğinde o hakimin adaletli davranacağına inanıyor musunuz? Ben hakim tayin edersem AKP’li bir vatandaşın davası o hakime düşerse doğru karar verse bile ona inanır mı? İnanmaz, ben de inanmam.
ADALETİ BİR SİYASİ PARTİNİN GENEL BAŞKANINA TESLİM EDERSENİZ ÜLKENİN GELECEĞİNİ KARANLIĞA YÖNLENDİRİRSİNİZ
Onun için diyoruz tarafsız olması lazım, partinin Genel Başkanı aynı zamanda ne olacak? Komutan da olacak. Hani biz kışlaya siyaset girmesin diyorduk, askeriye bir partinin Genel Başkanına bağlı olacak. Olur mu arkadaşlar? Yani bu devleti kuranlarda hiç akıl yok muydu, bunları düşünmediler mi? Hepsini düşündüler, hepsini tartıştılar ve sonunda böyle bir karar verdiler. Cumhurbaşkanı tarafsız olmak zorundadır. Hakim tayin ettiğiniz andan itibaren adaleti çökertirsiniz. Adalet çok önemli bir kavramdır hak, hukuk ve adalet çok önemli bir kavramdır. Hangi inançtan olursanız olun, bütün inançların temelinde adalet vardır. Bütün inançların temelinde hak ve hukuk vardır. Eğer siz adaleti, hakkı ve hukuku bir siyasi partinin Genel Başkanına teslim ederseniz ülkenin geleceğini karanlığa yönlendirirsiniz bu kadar açık. Tercih kimin? Tercih milletindir.
Hepimizin oturup düşünmesi lazım, yanlış mı yapıyoruz, doğru mu yapıyoruz? Eğer biz doğru karar verirsek demokrasiyi savunmuş olacağız. Cumhurbaşkanlığı makamına karşı değiliz, Sayın Abdullah Gül seçildi. Biz Abdullah Gül’ün aleyhine oy verdik ama seçildikten sonra tarafsızlığını korudu, bizi davet ettiğinde gittik, hala görüşürüm Sayın Abdullah Gül’le, saygımızda asla kusur etmedik, saygılı davrandık neden? Cumhuru temsil ediyor, millet temsil ediyor, bayrağı temsil ediyor, vatanı temsil ediyor. Görevini? Görevini de yapıyor? Dolayısıyla eğer onu bir partinin Genel Başkanı konumuna indirirseniz cumhuru temsil etmekten çıkar. En büyük hatalardan birisi budur, oturup düşünmemiz lazım.
DEMOKRASİYE İHANET…
Size bugünden bir örnek anlatacağım, bugünkü anayasaya göre, bugünkü rejime göre diyelim ki, Sayın Cumhurbaşkanı Afrika’ya seyahate gitti veya Almanya’ya gitti veya İngiltere’ye gitti veya Amerika’ya gitti veya Moskova’ya gitti, Rusya’ya gitti. Onun yerine vekaleti TBMM Başkanı yapar. Neden? Çünkü TBMM Başkanı seçimle gelmiştir ve bir milletvekilidir. İki, tarafsızdır, bütün siyasi partilere eşit mesafededir. Üç, TBMM’yi temsil eder ve Türkiye’nin iki numaralı ismidir. Sayın Cumhurbaşkanı olmadığı zaman ona vekaleti TBMM Başkanı eder. Yeni modele geliyorum, yeni rejim, tek adam rejimine geliyorum, tek adam rejiminde TBMM Başkanı asla Başkana vekalet edemeyecektir, yasak. Kim vekalet edecek? Başkan yardımcılarından birisi, peki o seçimle mi geldi? Hayır, seçimle gelmedi. Bizim tarihimizde, şu soruyu sorayım, bizim tarihimizde seçimle gelmeyen insanlar ne zaman Türkiye Cumhuriyetini temsil etmişlerdir? Ben size söyleyeyim, en yakın tarihi söyleyeyim, 12 Eylül darbesinden sonra, Kenan Evren seçimle mi geldi? Hayır. Darbe yaptı geldi, Türkiye’yi mi temsil etti? Evet, Türkiye’yi temsil etti. Biz demokrasiyi savunuyorsak Sayın Cumhurbaşkanı da seçimle geliyor, ona vekalet edecek kişi neden seçimle gelmesin, neden TBMM Başkanı ona vekalet etmesin? Ne eksiği var TBMM Başkanının? Seçimle gelmiş, parlamentoda seçilmiş, milletvekili, bütün siyasi partilere göre tarafsız, makamında tarafsız olması lazım Cumhurbaşkanının, onun vekalet etmesi lazım. Demokrasiye ihanet ediyoruz, seçimle gelmeyen birisi Türkiye Cumhuriyetini temsil edecek. Hangi yetkilere sahip olacak seçimle gelmeyen birisi? Cumhurbaşkanının sahip olduğu bütün yetkilere sahip olacak. Mesela şunu yapabilir, Sayın Cumhurbaşkanı gitmiştir bir yere, öğleden sonra meclisi feshettim diyebilir. Yetkisi var mı? Var. Diyebilirsiniz ki olur mu efendim yani vekalet eden bunu feshedebilir mi? Ben de biliyorum olmayabilir, olmaması da zaten normaldir. Ama öyle bir yetki veriyorsunuz ki birisi gelir ben feshettim der. Kanunlar yetki alanlarını belirlemek için çıkarılır. Kimin ne yetkisi var? Muhtarın kanunu var mı? Var. Yetki alanları var mı? Var. Muhtarlar ne ister? Yetkilerimiz biraz daha genişlesin derler, ben seçimle geldim benimde diyor haklarım var, benim alanlarımı belirleyin. Cumhurbaşkanının var mı? Var. Nerede yazılı? Anayasada yazılı. Valinin? Var. Nerede yazılı? İller idaresi kanunu pek çok kanunda valinin yetkileri, görev alanları var. Kaymakamın var, büyükelçinin var, milletvekillerinin var, TBMM’nin var, bakanların hepsinin var. Şimdi oturup yetki alanını eğer belirlemiyorsak doğru dürüst ve parlamentonun yetkilerini bir kişiye tek adama veriyorsak orada sorunumuz var arkadaşlar. Ne sorunumuz var diyeceksiniz? Bir tane daha örnek vereyim, bugünkü düzene göre, anayasal rejime göre, demokratik parlamenter rejime göre kaç bakan olacağına TBMM karar verir. Milli Eğitim Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Dış İşleri Bakanı, İç İşleri Bakanı, Maliye Bakanı hangi Bakanlıkların kurulacağına TBMM karar verir. Neden? Çünkü onların kanunun TBMM çıkartır. Tek adam rejiminde bir kişi karar verir. İstediği Bakanlığı kapatacak, istediği Bakanlığı açacak. İsterse yeni Bakanlık kurabilir, isterse hiç Bakanlık kurmayabilir. Peki, bu 550 milletvekili, yeni sayıyla 600 milletvekili niye meclise gidiyor? Daha başka bir örnek vereyim size, Bakanların sayısını ve Bakanları görev alanlarını bir kişi belirliyor. Başkan, tek adam rejiminde bir kişi belirliyor. O bir kişi kimin müsteşar olacağına da karar veriyor, kimin genel müdür olacağına da karar veriyor, kimin müftü olacağına da karar veriyor, kimin Genel Kurmay Başkanı olacağına da karar veriyor, kimin büyükelçi olacağına da karar veriyor. Şartlarını da o belirliyor, demokratik parlamenter rejimde kimin hangi nitelikleri taşıdıktan sonra müsteşar olacağına TBMM karar verir, bir kişi değil. Ortak akıl bir araya gelir, oturulur, tartışılır, konuşulur müsteşarın nitelikleri belirlenir, büyükelçilerin, valilerin, kaymakamların, müftülerin, il emniyet müdürlerinin, genel müdürlerin bunların niteliklerini TBMM belirler. Biz meclisten bu yetkiyi tamamen alıyoruz, bir kişiye teslim ediyoruz. Bunun partilerle ilgisi var mı? Yok. Şahıslarla ilgisi var mı? Yok. Niye bunlar anlatılmıyor? Meydanlara çıkılıyor, arkadaş bunları anlatın. Belki benim bilmediğim bir şey var. Belki benim yanlış bildiğim bir şey var. Çıkın millete anlatın. Millete anlatılmıyor, ben anlattığım zaman da diyorlar ki Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor, arkadaş topu topu 18 madde, hani 1500 madde olur da birisini atlamış oluruz. Topu topu 18 madde niçin anlatmıyorsunuz millete, doğruları niye anlatmıyorsunuz?
ÇIKIP ŞUNU MİLLETE BİR ANLATSANA NEYE “EVET”, ANLATMIYORLAR!
Yaptıkları mitinglere bakıyorum tek konu var, Kemal Kılıçdaroğlu. Arkadaş ben size ne yaptım? Emin olun ne yaptım? Devletin parasını kullanıyorsun, devletin uçaklarını kullanıyorsun, devletin arabalarını kullanıyorsunuz, devletin valisini, kaymakamını kullanıyorsunuz, devletin televizyonlarını kullanıyorsunuz ya bende bunların hiçbirisini kullanmıyoruz. Ne devletin arabası var, ne uçakları var, ne paraları var, ne valileri var, ne kaymakamları var. Peki, biz onlar onlara güveniyorlar. Yer gök yazılmış “Evet” “Evet” “Evet” neye “Evet” kardeşim? Çıkıp şunu millete bir anlatsana neye “Evet” ? Anlatmıyorlar. Biz neye güveniyoruz, bizde milletimize ve Allah’ımıza güveniyoruz başka kime güvenelim?
ONLAR DA ÇOK İYİ BİLİYORLAR Kİ BEN DOĞRULARI ANLATIYORUM
Doğruları söylemiyor diyorlar, çağrı yapıyorum kendilerine, buyurun gelin beyler diyorum, gelin Sayın Cumhurbaşkanı da gelsin, Sayın Başbakan da gelsin, Sayın Devlet Bahçeli de gelsin, ben de geleyim. Bakın siz 3 kişisiniz ben yalnızım. Arzu ediyorsanız daha fazla ekip getirin. Siz yarım saat konuşun ben 15 dakika konuşacağım söz de veriyorum. Ben doğruları söyleyeceğim. Siz deyin ki ey Kılıçdaroğlu bak sen şu cümleyi yanlış okudun. Ben de öğreneyim. Geliyorlar mı? Gelemezler, oturamazlar, konuşamazlar. Çünkü onlar da çok iyi biliyorlar ki ben doğruları anlatıyorum, doğruları söylüyorum. Neden değerli arkadaşlarım? Şunun için, vatandaşı anayasa için sandığa gidip, bazı vatandaşlarımız sanıyorlar ki seçime gidiyoruz, bir partiye oy vereceğiz yok öyle bir şey. Bir kişiyi seçeceğiz yok öyle bir şey. Referandum, anayasa değişiyor. Çocuklarımızın geleceği, vatanımızın geleceği, bayrağımızın geleceği buna bağlı, demokrasimizin geleceği buna bağlı.
Şu soruyu Allah aşkına kendinize bir sorun, bu anayasa değişikliği bu memleketin hangi derdini, çözüyor? İşsizliği mi çözüyor? Tek kelime yok. Dış politikayı mı düzeltecek? Tek kelime yok. Demokrasiyi mi geliştirecek? Tek kelime yok. Terörü mü bitirecek? Tek kelime yok. Yazıyorlar işte Başkanlık gelecek terör bitecek. Arkadaş sen terörü bitirdin de sana engel olan bir Allah’ın kulu mu çıktı? Sen ekonomide istikrarı sağlayacaktın da biz sana engel mi olduk? 15yıldır iktidardasınız, istediğin kanunu çıkardın mı? Çıkarıyorsunuz. Çoğunluğun var mı? Var. İstediğin kararı alıyor musun? Alıyorsun. Bütün bakanlar senden mi? Senden. Peki, bu milletten ne istiyorsun arkadaş? Her istediğin verildi, her istediğini yaptı.
DENETİMİ YOK BU İŞİN, AL 80 MİLYONU AL TÜRKİYE’Yİ TEPE TEPE KULLAN
Biz neye muhalefet ettik? Yanlış yapıldıysa muhalefet ettik. Doğru yapıldıysa destek verdik. Bakın şu örneği vereyim değerli muhtar arkadaşlarım, son 1 ayda mecliste 100’ün üzerinde kanun o birliğiyle çıktı. 1000’in üstündeki maddeleri içeren kanunlar meclisten oy birliğiyle çıktı. Türkiye’nin çıkarınaysa, Türkiye’nin lehineyse zaten destek veriyoruz. Sadece biz değil bakın, kimsenin hakkını yemeyeyim. Dört siyasi parti var, dört siyasi partinin oy birliğiyle çıktı. Avrupa Birliğiyle uyum yasalarının tamamı oy birliğiyle çıktı. Şimdi bütün bu imkanlar varken meclisi alalım, bir tarafa koyalım bütün yetkileri bir kişiye verelim. Ya o kişi hata yaparsa faturayı 80 milyon ödeyecek. Freni olmayan bir otobüse çocuklarımızı bindiriyoruz sevgili anneler size söylüyorum freni olmayan bir otobüse çocuklarımızı bindiriyoruz. Yazık, günah değil mi?
Denetimi yok bu işin, al 80 milyonu al Türkiye’yi tepe tepe kullan. Böyle bir yetki olur mu arkadaşlar? Dünyada hangi yönetime böyle bir yetki verilmiş? Efendim Amerika’da Başkanlık var, doğru. Başkan Amerika’da hakim tayin edemez, büyükelçi bile tayin edemez. Önerir eğer senato kabul ederse ancak ataması olur. Şimdi biz Başkan aynı zamanda partinin Genel Başkanı Anayasa mahkemesinin 15 üyesinden 12’sini bir partinin Genel Başkanı tayin edecek. Bir partinin Genel Başkanı Genel Kurmay Başkanını tayin edecek, bir partinin Genel Başkanı bütün valileri, kaymakamları, genel müdürleri, müsteşarları tayin edecek. Bir partinin Genel Başkanı bütün bakanlıkları belirleyecek. Ne demek bu? Eğer bir kişiyi ikna ederseniz, bir kişiyi kandırırsanız, bir kişiyi satın alırsanız 24 saat içinde Türkiye Cumhuriyeti devletini birilerine teslim edersiniz. Neden? Çünkü o bir kişiye öyle yetki veriyorsunuz ki, 24 saat içinde bütün müsteşarları, bütün bakanları, bütün Başkan yardımcılarını, bütün valileri, bütün kaymakamları, Anayasa mahkemesinin üyelerini, bütün müftüleri, bütün emniyet müdürlerini, bütün müsteşarları değiştirebilir tek yetkili.
Tarihimizde örneği var mı bu tek adama yetki verilince faturası ne oluyor diye hiç düşündünüz mü? Tarihten örnek vereyim, Çanakkale’yi bilirsiniz değil mi? Çanakkale içinde aynalı çarşı diye başlayan hepimizi duygulandıran, gözyaşlarımızın aktığı o türküyü bilirsiniz her halede, 13-14 yaşındaki çocuklarımızın Çanakkale’de nasıl şehit olduklarını hepimiz biliyoruz. Çanakkale destanını hepimiz biliyoruz. 7 düvelin Çanakkale’ye gelip mücadele ettiğini hepimiz biliyoruz. Çanakkale geçilmez destanını yazdık, bir tek gemi dahi geçmedi oradan. Sonra ne oldu? Bir kişi gitti bir anlaşmanın altına bastı imzayı o gemilerin tamamı bir kurşun atmadan geldiler Dolmabahçe’nin önünde demirledirler ve Osmanlı’nın payitahtını İstanbul’u işgal ettiler. Bir kurşun dahi atılmadan, bir kişiye verilen yetkiyle. Başka bir örnek anlatayım, 1 Mart Tezkeresi Amerikan askerleri Türkiye üzerinden Irak’a gireceklerdi, Cumhurbaşkanını ikna ettiler, hükümeti ikna ettiler, tezkere meclise geldi. Tezkerede TBMM dedi ki, kusura bakmayın dedi, biz Türkiye’yi savaşa sokmak istemiyoruz. Müslümanın kanını Müslümana kırdırmak istemiyoruz, akıtmak istemiyoruz ve tezkere reddedildi. Şimdi biz meclisi tamamen devre dışı bırakıyoruz.
HER ŞEY BİR KİŞİNİN AĞZINDAN ÇIKACAK İKİ KELİMEYE BAĞLI
Sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun bunun bir partiyle ilgisi yok değerli arkadaşlarım, bunun bir kişiyle de ilgisi yok. Partiyle ilgisi olsaydı biz partimizin bayraklarını asardık, seçime gidiyoruz diye vesaire. Yok, öyle bir şey, partilerle falan ilgisi değil bu, bu tamamen bir memleket meselesidir. O nedenle sandığa giderken hepimizin düşünmesi lazım, çoluk çocuğunuzu düşünün, demokrasiyi düşünün, can ve mal güvenliğini düşünün. Bir kişiye öyle yetkiler veriyoruz ki bir sanayicinin mal varlığına bir kararnameyle el koyabilir. Hani can ve mal güvenliği, nerede anayasa? Bütün yetkileri veriyorsunuz. Hiçbir devlet memurunun güvencesi kalmıyor. Bütün güvence bir kişinin iki dudağı arasında, ister müsteşar olsun, ister en altta odacı olsun onun kaderini bir kişi belirleyecek. Devlet memuru kavramı bile ortadan kalkacak. Ne polisi, ne jandarması, her şey bir kişinin dudağına bağlı, ağızından çıkacak iki kelimeye bağlı. Bu doğrudur diyorsanız gidip oy vereceksiniz, bu yanlıştır diyorsanız yine gidip oy vereceksiniz ama ben sizden bu memleket için hayırlı bir şey yapmanızı istiyorum. Hayırlı olsun diyorum. Ne diyelim başka, hayırlı olsun.
Bir örnek daha anlatayım, meclisi hangi hale getirdiklerini anlatmak için, diyelim ki Kocaeli’nin bir sorunu var bir türlü çözülmüyor. Bir muhtar arkadaşım açtı telefonu Kocaeli milletvekiline Allah aşkına çık şunu meclis kürsüsünden bir sor, bu Bakan bu işi niye çözmüyor diye. Bugünkü anayasal düzene göre o milletvekili kürsüye çıkar ve o soruyu sorar der ki, örneğin Derince’de veya Gebze’de şöyle bir olay var, Sayın Bakan, Ulaştırma Bakanı veya Milli Eğitim Bakanı sorun neyse çık şu kürsüde anlat arkadaşım niye bu sorun çözülmüyor senelerdir çözülmüyor? Bugünkü anayasal düzene göre o Bakan kürsüye çıkıp bu sorunun cevabını vermek zorundadır. Tek adam rejiminde bu soru asla sorulamayacak, milletvekili bu soruyu asla soramayacak. O bakan da asla meclise gelip bu sorunun cevabını vermeyecek çünkü yasak, anayasa kaldırıyor bunu. Siz buna ne diyeceksiniz arkadaşlar? Bu demokratik bir anayasa mı Allah aşkına yani demokratik bir anayasa mı? Oturulması, düşünülmesi lazım ama burada biz konuşuyoruz güzel, ben de konuşuyorum sizler dinliyorsunuz ama her birinizin sorumluluğu var her birinizin vatandaşa anlatma sorumluluğunuz var. Doğruları anlatma sorumluluğunuz var. Memleket sadece benim değil ki hepimizin memleketi, bayrak sadece benim değil ki hepimizin bayrağı, demokrasi sadece benim talebim değil ki hepimizin talebi. Benim gibi düşünmeyen insan da düşüncesini özgürce söylesin. Efendim bu sistemi savunuyor musunuz? Parlamenter sistemde eksiklik yok mu? Var tabi, düzeltilebilir. Parlamenter sistemdeki eksiklik nereden kaynaklanıyor? 12 Eylül darbe hukukundan kaynaklanıyor. Yüzde 1 oy alan partinin Genel Başkanı niye meclise gelmesin? Çıksa konuşsa ne olur? Diyelim Saadet partisi veya Vatan Partisi veya Büyük Birlik Partisinin Genel Başkanı yüzde 1 oy aldı partisi, gelsin mecliste konuşsun niye konuşmuyor. Yani mecliste konuşursa ayıp mı olur, yanlış mı olur? Milli irade meclise tam yansımalı, biz bunu savunuyoruz. Daha pek çok konu düzeltilebilir.
TÜRKİYE NEREYE GİTTİĞİ BELLİ OLMAYAN BİR YOLCUĞA ÇIKMIŞ OLACAK
“Hayır” çıkarsa ne olur? Deniyor ki “Hayır” çıkarsa kaos olur, niye kaos olsun? Sayın Cumhurbaşkanı yerinde mi? Yerinde. Meşruiyeti tartışılır mı? Hayır. Neden? Millet seçti arkadaşlar, milletin seçtiğinin meşruiyeti mi tartışılır? Başbakan yerinde mi? O da yerinde bir saray darbesi olmazsa Davutoğlu gibi, yerinde kalacak. O da yerinde. Bakanlar? Bakanlarda yerlerinde, TBMM’de yerinde, niye kaos olsun arkadaşlar?
“Evet” çıkarsa ne olur? “Evet” in vebali ağırdır. Bakın bunu bütün samimiyetimle söylüyorum “Evet” in vebali ağırdır. Türkiye nereye gittiği belli olmayan bir yolcuğa çıkmış olacak. Bir kaosun içine Türkiye sürüklenmiş olacak. Bir kişinin yaptığı hata bütün 80 milyona mal olmuş olacak. Demokrasi askıya alınacak, bu ülkeye turist gelmeyecek. Çünkü hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku olacak. Başkan, Başkan yardımcıları ve Bakanlar hiçbirisi milletvekili değil, hiçbirisi meclise lütfedip gelmeyecekler, niye gelsinler ki? Hiçbirisi milletvekili değil. Hiçbirisi seçimle gelmemiş olacak. Başkan yardımcıları ve Bakanlar gelmeyecekler. Sonra ne olacak? Sonra dönüp bakacağız bu memleketin sorununu kim çözüyor? Meclis mi? Ne meclisi diyecekler. Bu mecliste hiçbir şey yok. Vatandaş milletvekilini arayacak benim sorunumu çözün diye, milletvekilini aramasına gerek yok çünkü Bakan telefonuna bile çıkmayacak, gerek görmeyecek ki, çünkü meclise gelip mecliste hesap vermeyecek. Hesap vermeyen bir yönetim olabilir mi? Apartman da oturan vatandaşlarıma sesleneyim, muhtar arkadaşlarıma sesleneyim Allah aşkına apartmanda bile yönetici var, aidat öderiz bir de denetimi var, denetim kurulu da var. Burada onların hiçbirisi yok.
Efendim denetlenecek. Ne zaman? 400 milletvekili bulursanız. Şunu da söyleyeyim, ne Başkan yardımcıları ne Bakanlar hiç birisi milletvekili değil ama dokunulmazlıkları ömür boyu, unutmayın yeni anayasa değişikliğine göre bunların dokunulmazlıkları ömür boyu, milletvekilinin dokunulmazlığı milletvekilinin süresinde geçerli 4 yıl tamam, 4 yıl sonra varsa dosya savcı çağırır gel kardeşim, bunların dokunulmazlığı ömür boyu kimse dokunamaz. Malı istediği gibi götürebilecek. Ne diyoruz? Kul hakkı yemek en büyük günahtır değil mi? Ama hesabını soramıyoruz. Gensoru veremeyeceğiz, soru önergesi, sözlü soru önergesi bile veremeyeceğiz. Hükümet programı bile meclise lütfedip gelmeyecek.
İşin özü, hepimize sorumluluk düşüyor, bunun partilerle martilerle ilgisi yok, bu tamamen demokrasiyle ilgili bir olaydır. Gelin hep birlikte huzur içine, bir bayram havası içinde sandığa gidelim, hayırlı bir iş yapalım “Hayır” oyumuzu kullanalım ve bütün dünyaya şu mesajı verelim, bütün dünyaya bütün baskılara rağmen Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları demokrasiye sahip çıktılar, demokrasiyi yücelttiler. Emin olun dünyada en büyük itibarı kazandıran bir referandum olacaktır. Türkiye’ye dünyada itibarı kazandıran en büyük hareket olacaktır bu, bütün baskılara rağmen millet gitti demokrasiye sahip çıktı, tek adam rejimine değil. Ve bir şeyi unutmayın teklik sadece ve sadece Allah’a mahsustur değerli arkadaşlarım.
Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.
Kaynak: chp.org.tr
HABERE YORUM KAT